Trafik Kazasında Araç Mahrumiyet Bedeli Talebi

TRAFİK KAZASINDA ARAÇ MAHRUMİYET BEDELİ TALEBİ

(Fatura Sunulmasa Bile Tazmin Edilebilir mi?)

Trafik kazaları yalnızca bir aracın fiziksel hasarıyla sınırlı zarar doğurmaz. Zarar görenin, aracını onarım süresince kullanamaması da başlı başına tazmin edilebilir bir zarar kalemi doğurur. İşte bu zararın adı, hukuk literatüründe “araç mahrumiyet bedeli” olarak tanımlanır. Uygulamada, birçok sigorta şirketi bu zararın yalnızca fiilen araç kiralanmışsa karşılanabileceğini ileri sürse de, Yargıtay’ın yerleşik içtihadı bu görüşle örtüşmemektedir.

Bu yazıda araç mahrumiyet bedelinin ne olduğu, hangi hukuki temellere dayandığı ve nasıl ispat edilebileceği detaylı şekilde ele alınacaktır.


ARAÇ MAHRUMİYET BEDELİ NEDİR?

Araç mahrumiyet bedeli; bir trafik kazası sonrasında hasar gören aracın tamirde kaldığı süre boyunca kullanılamamasından kaynaklanan dolaylı zararın parasal karşılığıdır. Bu zararın temelinde, kişinin özel yaşamında veya iş yaşamında ulaşım ihtiyacının karşılanamaması, başka ulaşım yöntemlerine yönelmek zorunda kalması veya zamansal kayıplar gibi somut etkiler bulunmaktadır.

Bu bedelin talep edilmesinde, aracın ikame edilip edilmediği, yani başka bir aracın kiralanıp kiralanmadığı belirleyici değildir. Zira burada esas olan, fiilen bir araca ihtiyaç duyulan süre boyunca, araçtan yoksun kalmanın doğurduğu zararın karşılanmasıdır.


HUKUKİ DAYANAK: TBK MADDE 50

Türk Borçlar Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, zararın varlığı ve miktarı hâkim tarafından belgelerle değil, olayın özelliklerine göre takdiren de belirlenebilir. Yani zarar gören kişi, araç kiralamamış ve dolayısıyla fatura sunmamış olsa bile, mahkemece makul tamir süresi esas alınarak bu süreye ilişkin mahrumiyet bedeli hesaplanabilir.

 TBK m. 50/2:
“Zarar gören, zarar miktarını ve kapsamını tam olarak ispat edemiyorsa, hâkim, olayların olağan akışına göre ve zarar görenin çabalarını da dikkate alarak zararın miktarını takdir eder.”


YARGITAY'IN YERLEŞİK İÇTİHADI

Yargıtay, bu konuda oldukça açık ve istikrarlı kararlar vermektedir. Özellikle şu karar, konuya yön veren niteliktedir:

  • Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 29.09.2022, E. 2021/26777, K. 2022/11236:

“Davacı tarafından araç kiralandığına dair belge sunulmasa dahi hâkim, zararı belirleyebilir. Mahkemece, davacı aracındaki hasarın niteliğine göre makul tamir süresi belirlenmeli; bu sürede ulaşım ihtiyacını karşılamak amacıyla kullanacağı ikame araç bedeli bilirkişi marifetiyle tespit edilmelidir. Fatura sunulmamış olması, tek başına tazminatın reddi için yeterli değildir.”

Bu kararda, fatura olmaksızın araçtan yoksun kalmanın da başlı başına bir zarar olduğu açıkça vurgulanmaktadır. Aynı doğrultuda:

  •  Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 03.10.2019, E. 2016/16080, K. 2019/8929:

“Borçlar Kanunu m. 42 (yeni TBK m.50) uyarınca hâkim, zarar miktarını takdir edebilir. Araç mahrumiyet bedeli talebi için fatura sunulmamış olması, mahkemenin talebi reddetmesini haklı kılmaz.”


UYGULAMADA NASIL HESAPLANIR?

Mahkeme tarafından yapılması gereken değerlendirme adımları şunlardır:

  1. Tamir Süresinin Tespiti: Aracın servis giriş-çıkış kayıtları ve hasar durumu esas alınır. Fahiş süreler bilirkişiyle irdelenir.
  2. Araç Segmentinin Belirlenmesi: Davacının aracının marka, model ve sınıfına göre piyasadaki benzer araçların günlük kira bedeli tespit edilir.
  3. Makul Günlük Kira Bedelinin Saptanması: Fahiş fiyatlar kabul edilmez. Bölgesel piyasa araştırmasıyla ortalama değer belirlenir.
  4. Toplam Mağduriyet Bedelinin Hesaplanması: Günlük kira bedeli x tamir süresi formülü esas alınır.

SIKÇA YAPILAN HATALAR

  • Fatura sunulmadığı gerekçesiyle tazminat talebinin reddi
  • Bilirkişi raporu alınmadan karar verilmesi
  • Davacının ulaşıma gerçekten ihtiyaç duyup duymadığının sorgulanmaması
  • Araç sınıfına uygun olmayan rayiç bedellerin esas alınmas

SONUÇ

Araç mahrumiyet bedeli, trafik kazaları sonrası en sık karşılaşılan ancak uygulamada sigorta şirketlerince en çok tartışılan tazminat kalemlerinden biridir. Oysa ki bu zarar; doğrudan somut harcamayla belgelenmesi gerekmeyen, mahkemece takdiren belirlenebilen bir zarardır.

Fatura ibraz edilmese de, davacının araca olan ihtiyacı, onarım süresi ve piyasadaki ikame araç fiyatları dikkate alınarak bu zarar tazmin edilebilir. Yargıtay içtihadı da bu yöndedir.

Araç kiralanmamış olması, tazminat talebini engellemez. Bu noktada önemli olan, davacının aracından mahrum kalması nedeniyle gerçekten zarar görüp görmediğidir. Ve bu zarar, Türk Borçlar Kanunu ve Yargıtay uygulamaları çerçevesinde güvence altına alınmıştır.


 

 

Diğer Paylaşımlar

Güncel paylaşımlarımıza bu alandan ulaşabilirsiniz

Ev Hanımlarına Emeklilik ve Şartları

Ev Hanımlarına Emeklilik ve Şartları

Bu makalede, ev hanımlarının hangi yollarla emekli olabileceği ve bu sürecin hukuki şartları ele alınacaktır.

Daha Fazla

Bir Avukata Nasıl Vekaletname Verilir

Bir Avukata Nasıl Vekaletname Verilir

Bir Avukata Nasıl Vekaletname Verilir?

Daha Fazla

Konut Ve Çatılı İşyeri Kiralarında Kira Tespit Davası: Uygulama, Koşullar Ve Yargıtay Kriterleri

Konut Ve Çatılı İşyeri Kiralarında Kira Tespit Davası: Uygulama, Koşullar Ve Yargıtay Kriterleri

Bu makalede, konut ve çatılı işyeri kiralarında kira tespit davasının yasal dayanakları, dava şartları, başvuru süreci ve Yargıtay içtihatları ışığında nasıl yürütüldüğü açıklanmıştır. Beş yılı aşan kira sözleşmelerinde, kiraya verenin veya kiracının hangi koşullarda mahkemeye başvurarak kira bedelinin yeniden belirlenmesini talep edebileceği özetlenmiştir.

Daha Fazla

Türk Hukukunda Büyü Yapmak Suç Mudur? Ceza Hukuku ve Medeni Hukuk Boyutuyla Büyü, Muska ve Ritüel Faaliyetlerinin Hukuki Değerlendirmesi

Türk Hukukunda Büyü Yapmak Suç Mudur? Ceza Hukuku ve Medeni Hukuk Boyutuyla Büyü, Muska ve Ritüel Faaliyetlerinin Hukuki Değerlendirmesi

Bu makalede, büyü, muska ve benzeri uygulamaların Türk hukuk sistemindeki karşılığı incelenmiştir. Ceza hukuku bakımından 5237 sayılı TCK ve 677 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde sorumluluk halleri değerlendirilmiş; medeni hukuk açısından ise özellikle boşanma davalarında Yargıtay kararları ışığında kusur tespiti üzerinde durulmuştur. Amaç, bu tür eylemlerin yasal sınırlar ve yargı uygulamaları bağlamında ne şekilde değerlendirildiğini ortaya koymaktır.

Daha Fazla